Üçlü negatif meme kanseri: Skor, immünoterapinin başarısını öngörüyor


Kandaki çeşitli proteinler, hastaların immünoterapiye ne kadar iyi yanıt verdiğini tahmin etmek için kullanılabilir. Buna uygun bir öngörü testi şu anda test edilmektedir. / © Getty Images/Srinophan69
Üçlü olumsuzluk Meme kanseri (TNBC), kötü huylu hücrelerin üç önemli reseptörü (östrojen reseptörü (ER), progesteron reseptörü (PR) ve insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2)) ifade etmemesiyle karakterizedir. Dolayısıyla, bu üç yapı spesifik tedavi için hedef olarak kullanılamaz. Bu da, erken tümör nüksü riskinin yüksek olduğu kötü bir prognoza yol açar. İnvaziv meme kanseri vakalarının yaklaşık %15'i üçlü negatiftir.
TNBC hastaları, immünoterapi de dahil olmak üzere diğer tedavi seçeneklerine farklı başarı oranlarıyla yanıt verirler. Hastalar üzerindeki yükü en aza indirmek için, immünoterapiye yanıtı değerlendirmek için kullanılabilecek plazma biyobelirteçleri büyük önem taşımaktadır.
Bu tür biyobelirteçleri bulmak, Çin'in Şanghay kentindeki Fudan Üniversitesi Meme Cerrahisi Bölümü'nden Yuling Xiao ve Hang Zhang liderliğindeki bir grup araştırmacının hedefiydi. Bu amaçla, 195 TNBC hastasından alınan kan örneklerini incelemek için plazma proteomiği kullandılar. Araştırmacılar, sonuçlarını "Cancer Biology & Medicine" dergisinde yayınladılar.
Seri olarak toplanan plazma örnekleri tedaviden önce, tedavi sırasında ve tedaviden sonra incelendi. Çalışmaya üç hasta grubu dahil edildi: (A) neoadjuvan immünoterapi (kamrelizumab + kemoterapi) ile tedavi edilen hastalar, (B) adjuvan immünoterapi (atezolizumab + kemoterapi) alan hastalar ve (C) ileri evre TNBC hastaları. Sadece kemoterapi alan hastalar kontrol grubu olarak kullanıldı.
Araştırmacılar, immünoterapiden sonra incelenen 92 bağışıklık proteininin yaklaşık yarısında önemli değişiklikler meydana geldiğini gösterebildiler. CXCL9, CXCL10, CCL3 ve IFN-γ gibi sitokin ve kemokin konsantrasyonları, artan bağışıklık aktivasyonunu yansıtacak şekilde arttı. Aynı zamanda, çeşitli tümörlerde anormal olarak eksprese edilen veya mutasyona uğrayan zarla çevrili bir musin olan MUC-16 gibi tümörle ilişkili belirteçler azaldı ve bu da tümör yükünde bir azalmaya işaret etti.
Araştırmacılar, özellikle prognostik öneme sahip üç plazma proteinini tanımlayabildiler: ARG1 (arginaz 1), NOS3 (endotel NO sentaz) ve CD28.
- Daha yüksek ARG1 düzeyleri, neoadjuvan immünoterapi altında daha iyi yanıt (pCR) ile ilişkilidir. Mekanik olarak, arginin metabolizmasının substrat rekabeti yoluyla NOS3 aktivitesini modüle edebileceği öne sürülmektedir.
- Bu hipotez, yüksek NOS3 seviyelerinde daha zayıf bir tedavi yanıtıyla desteklenmektedir. Yüksek NOS3 konsantrasyonları, bağışıklık sistemini baskılayan bir mikroçevreye işaret ediyor olabilir.
- CD28'in, plazmada T hücresi aktivasyonu için bir yardımcı uyarıcı görevi gördüğü ve sistemik T hücresi aktivitesini yansıttığı görülmektedir. Daha yüksek CD28 seviyeleri daha iyi yanıtla ilişkilendirilmiştir.
Son olarak, araştırmacılar altı proteini (ARG1, NOS3, CD28, IL-18, CXCL12 ve PTN (pleiotrofin)) içeren bir "Plazma İmmün Tahmin Skoru" (PIPscore) geliştirdiler. Bu skor, neoadjuvan immünoterapiye yanıt için yüksek öngörü doğruluğu (AUC 0,858) gösterdi ve aynı zamanda progresyonsuz sağkalımı güvenilir bir şekilde öngördüğü kanıtlandı.
Yazarlar, verilerinin hem arginin metabolizmasının hem de T hücresi aktivasyonunun tedaviye olumlu yanıtta önemli bir rol oynadığını gösterdiğini vurgulamaktadır. Yüksek NOS3 seviyeleri daha immünosüpresif bir tümör mikroçevresine işaret ederken, yüksek ARG1 ve CD28 seviyeleri etkili bir bağışıklık tepkisiyle ilişkilidir. Bu durum, arginin metabolizmasına hedefli müdahalenin (örneğin PEG-arginaz tedavisi yoluyla) kontrol noktası inhibitörlerine karşı direncin üstesinden gelmeye yardımcı olabileceğini düşündürmektedir.
Her durumda, Çinli bilim insanlarının PIPscore ile yaptığı çalışmalar sayesinde, artık hasta sınıflandırmasına yönelik klinik olarak geçerli bir yaklaşım mevcut olup, bu yaklaşım gelecekte daha hassas ve kişiselleştirilmiş tedavi kontrolüne katkıda bulunabilir.
Çin Kanser Derneği'nin bir basın bülteninde, ortak yazar Dr. Yizhou Jiang, "Bu çalışma, TNBC'de immünoterapiye yaklaşımımızı kökten değiştiriyor," diyor. Araştırmacılara göre, PIPscore yakında onkologların TNBC hastalarını immünoterapi için seçmelerine, gereksiz yan etkilerden ve maliyetlerden kaçınmalarına ve tedavinin tekrarlanan takibini ve gerçek zamanlı ayarlamalarını mümkün kılmalarına yardımcı olabilir. TNBC'nin ötesinde, bu yaklaşım immünoterapilerin etkinliğinin büyük ölçüde değiştiği diğer kanser türlerine de uygulanabilir.

pharmazeutische-zeitung