Yapay zekâda bizi bekleyen asıl sorunlar: Etikten öteye bakış

Dil Seçin

Turkish

Down Icon

Ülke Seçin

Turkey

Down Icon

Yapay zekâda bizi bekleyen asıl sorunlar: Etikten öteye bakış

Yapay zekâda bizi bekleyen asıl sorunlar: Etikten öteye bakış

Yapay zekâ denildiğinde son üç yazımda da bahsettiğim üzere ilk akla gelen genelde etik meseleler olur: adalet, önyargı, mahremiyet gibi konular. Ancak teknoloji sadece ahlaki çerçevede değil, çok daha geniş bir sosyo-teknik zeminde ilerliyor. Bu zeminde hâlâ çözüm bekleyen teknik, sosyal ve psikolojik sorunlar var. Bu hafta, yapay zekânın "ahlakın ötesindeki" asıl mücadele alanlarına göz atmaya başlayalım.

» SOSYAL SARSINTILAR: TEKNOLOJİ TOPLUMU NE KADAR TAŞIYABİLİR?

Yapay zekânın yükselişi, toplumda görünmez fay hatlarını harekete geçirmekte. En büyük endişelerden biri, uzun süredir tartışılan iş gücü üzerindeki etkisi. Rutin işleri otomatikleştiren yapay zekâ sistemleri, özellikle düşük vasıflı çalışanları tehdit etmekte. Manish Rana ve arkadaşları (2024), bu dönüşümün “toplumun istihdam yapısını dramatik biçimde yeniden şekillendirebileceğini” vurguluyor. İş gücü sadece miktar olarak değil, niteliği açısından da dönüşüyor. Yeni işlere ayak uyduramayanlar için bu bir dışlanma riski yaratıyor. Daha önceki yazılarda ve röportajlarımda sık sık söylediğimi tekrarlamak isterim: Yapay zekâ işinizi almayacak, yapay zekâlı yeni çağa ayak uyduramayanlar ve YZ kullanmayanlar işsiz kalacak.

Üstelik sadece iş değil, güç dengeleri de değişiyor. Büyük teknoloji şirketleri, sahip oldukları veri ve altyapı ile neredeyse devletlere rakip hâle geliyor. Bu durum, veri egemenliği ve dijital bağımsızlık gibi kavramları gündeme getiriyor. Venni Krishna (2023), bu güç yoğunlaşmasının toplumlar üzerinde uzun vadede demokratik denetimi aşındırabileceğini söylüyor.

» PSİKOLOJİK ETKİLER: İNSAN NEREYE AİT?

Yapay zekâ sistemleri yalnızca işleri değil, ilişkileri de değiştiriyor. Akıllı asistanlar, sohbet botları ve hatta “duygusal destek robotları” ile insanlar arasında yeni türden bağlar kuruluyor. Bu bağlar sahici mi, yoksa bir yanılsama mı? İnsanlar giderek daha fazla AI sistemlerinden yanıt bekliyor ama bu sistemler gerçek bir “anlayışa” sahip değil. İşte burada psikolojik bir çelişki doğuyor: duygusal bağ kurulan ama bilinçsiz bir sistem.

Buna “duygusal yanılgı” deniyor. Jess Whittlestone ve Clarke (2022), özellikle yalnızlık, travma veya duygusal yoksunluk çeken bireylerin AI ile kurduğu bağların uzun vadeli etkilerinin henüz bilinmediğini belirtiyor. Bu bağlamda, yapay zekânın yalnızca bilişsel değil, duygusal bir teknoloji hâline gelmesi ciddi bir etik ve psikolojik tartışma alanı yaratıyor.

» TEKNİK AÇMAZLAR: BİLGİ VAR, ANLAYIŞ YOK

Yapay zekâ hâlâ pek çok teknik sorunla boğuşuyor. Rana ve arkadaşlarının (2024) belirttiği gibi:

Modeller çok fazla veriye ihtiyaç duyuyor, bu da yüksek maliyet ve erişim sorunları yaratıyor.

Sistemler bir alanda çok iyi çalışsa da genelleme yapamıyor. Olası saldırılara karşı savunmasızlar (adversarial attacks).

Karar süreçleri hâlâ “kara kutu” gibi, yani insanlar için şeffaf değil. Nasıl çalıştığı bilinmeyen sistemler ile ilişki kuruyoruz.

Yani yapay zekâ, müthiş bir hesaplama gücüne sahip ama hâlâ “ortamı anlayan” bir zekâ değil. Bu yüzden hastanede doktorlara göre çok daha isabetli bir teşhis koyabilir ama bir çocuğun neden ağladığını (şimdilik) anlayamaz.

» HUKUKİ BELİRSİZLİKLER: KİM SORUMLU?

Bir AI sisteminin verdiği hatalı karar kime aittir? Yazılımcıya mı, kullanıcıya mı, sisteme mi? Perc ve arkadaşları (2019), “AI’nin neden olduğu zararlar söz konusu olduğunda yasal sorumluluk çizgilerinin flu hâle geldiğini” belirtiyor. Otomatik çalışan araçlardan yüz tanıma sistemlerine kadar birçok alanda, hukuki zeminin güncellenmesi kaçınılmaz.

Bu da bizi temel bir soruya getiriyor: AI, kişilik sahibi sayılmalı mı? Henüz bu soru felsefi düzeyde kalıyor ama hukuk dünyasında yankıları şimdiden hissediliyor.

SONUÇ

Yapay zekâ, sadece bir teknoloji değil; bir çağın eşiği. Ve bu eşiği geçmek için sadece daha güçlü bilgisayarlar değil, daha derin bir sosyal, psikolojik ve teknik anlayışa ihtiyacımız var. Mesele yalnızca “ahlaki mi?” değil; aynı zamanda anlaşılabilir mi, sorumlu mu, insana yakın mı sorularında da düğümleniyor.

Toplum olarak bu sorularla cesurca yüzleşmezsek, çok zeki makineler üretip, onların dünyasında kendimizi anlamsızlaştırabiliriz. Anlamlı hayatlarımız olması dileği ile, iyi haftalar.

BirGün

BirGün

Benzer Haberler

Tüm Haberler
Animated ArrowAnimated ArrowAnimated Arrow