Zehra Kınık'ın ölümüne sebep olduğu gencin annesi: Sınıf ayrımı var

İstanbul Beykoz'da henüz 17 yaşındaki Batın Barlasçeki’nin ölümüne neden olan eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık’ın kızı Zehra Kınık'ın yargılandığı davada 4 yıl 2 ay hapis cezası verildi ve 2 yıl süreyle ehliyetine de el konuldu.
2 KERE PARA TEKLİF ETMİŞLER
Barlasçeki’nin annesi Hasret Doğan karara isyan etti. ANKA'ya konuşan Doğan Kınık ailesinin daha önce 2 kere kendilerine para teklifinde bulunduğunu belirterek şunları söyledi: “Biz bunları kabul etmedik, buna rağmen en son duruşmada maddi tazminat, kendilerince hesaplayıp benim adıma PTT’de hesap açıp, ona yatırdıklarını söylediler. Biz böyle bir talepte bulunmadık. Neden son duruşmada böyle bir şey yaptınız? Mahkemeyi etkilemek adına mı böyle bir şey yapıldı? Ben, öyle düşünüyorum. Çünkü daha önce yapılan para tekliflerini de kabul etmedik. Zehra ve Kerem Kınık, bizzat bizim aile dostumuzun yanına giderek, ‘Ne istiyorlarsa yapmaya hazırız, Batın’ın adını yaşatmak adına, çeşme ve benzeri, bunlar da dahil demişler. Bir de şöyle bir cümle kurulmuş, ‘En azından, kendisi vazgeçmiyorsa davadan, diğer aile ile görüşsün onu ikna etsin’. Kabul etmedik tabi ki. Benim oğlumun yaşam hakkı satılık değil. Bu davanın o yüzden sonuna kadar peşindeyim.”"BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE YOLUNA DEVAM ETTİ"
Anne Hasret Doğan’ın ifadeleri şu şekilde: “Denilen şu, 1 yıl yatacak. Tam olarak insanlar bu yüzden korkmuyor. Ceza yüksek sanılabilir, 4 yıl, ama böyle de olmuyor. Zehra Kınık’ın yapmış olduğu şey, kırmızı ışık hükmünde olan ‘Dur’ levhasına rağmen durmayıp, bilinçli bir şekilde tercih yapmıştır. Oradan geçerken bir kaza olabileceğini öngörebilir, bu kurallar o yüzden var. Bu aracın freni patlayıp duramamazlık yapmadı. Bu aracın kullanıcısı bilinçli bir şekilde yoluna devam etti. Kazayla, bilinçli bir şekilde yola çıkmanın ayrımının iyi yapılması gerekiyor."ACIMI HİÇE SAYDILAR"
İlk etapta, çocuğumun kendini yere attığını söylediler. Onu okuduğum zaman şöyle düşündüm, benim çocuğum öleceğini düşündü ve kendini kurtarmak için yere attı. Öleceğini anlamış olması bile bende derin bir etki yarattı. Sonraki duruşmada, en azından arkadaşına tutunabilirdi, sarılabilirdi. Benim acımı hiçe saydılar, oğlumun hayatta olmayışını hiçe saydılar. Büyük bir vicdansızlık örneği, büyük bir duyarsızlık sergilediler. Düşerken arkadaşına tutunabilirdi ne demek? Benim oğlumu bu yönde suçladılar. Bir mahcubiyet yaşayan insan böyle cümleler kuramaz. Acılı bir anneye, gidene saygı duyar. Onu suçlamaya çalıştılar. En sonunda şöyle bir cümle kullanıldı, ‘Oradayken yaşıyordu’. Benim aklımla dalga geçtiler..."HER ŞEYİ SUÇLADI AMA KENDİ KUSURSUZ"
Her şeyi suçladı; yolu suçladı, tabelaları, ışık olmamasını, yaya geçidi, otobüs durağı, yayaları, gerçekten her şeyi suçladı. Ama kendisi kusursuz, nasıl olabiliyor bu? Psikolojim bozuk dedi sürekli mahkemede. Psikolojim bozuk deyip, 2’nci kez, aynı araca binip kaza yapabiliyor. Ben bunları söylerken, defalarca düşünüyorum. Ben kendimi onun yerine koydum. O aracı gözüm görmek istemez benim. Ben evladımın nerede, nereye düştüğünü görmedim, gidemiyorum oraya. Peki kendisi, bir çocuğun ölümüne sebep olmuşken nasıl oluyor da aynı araca binebiliyor?Bir çok şey hukuk karşısında cezasız kaldığı için, sosyal medyada da ‘Ceza almayacak, içeri girmeyecek’ denildi. Haklı bir söylemdi aslında. Biz de bundan korkuyorduk açıkçası. 4 yıl ceza verilmesi, bu nedenle bizi mutlu etti. Ömür boyu hapis yatsa, benim onların düşündüğü gibi bir mutluluk yaşamam mümkün değil. Ben bir evlat kaybettim. Ancak benim oğlum geri verilseydi onların düşündüğü gibi mutlu olabilirdim. O yüzden bir mutluluk yaşamam mümkün değil."
Kaynak: ANKA
Tele1