Marmaris’teki yozlaşmış turizm yanlış zeminde tartışılıyor

Marmaris’teki kimi eğlence mekanlarından gelen görüntüler, toplumun geniş bir kesiminde tepkiyle karşılandı. Yozlaşmış bir eğlenceyi ve turizm anlayışını yansıtan o görüntüleri, bağlamına uygun bir şekilde ve sosyo-ekonomik nedenleriyle tartışmak gerekir. Aksi halde kıroluğa, kekoluğa, barzoluğa ya da kimi uç örneklerde bir etnik kimliğe yapılan atfa uzanan suçlamalar konunun doğru bir zeminde tartışılmasını engeller.
Marmaris’ten gelen görüntülerin birkaç başlıkta tartışılması gerekir. Zira yeni gezgin modelinden rekabete, tüketim çılgınlığından denetimsizliğe ve eşitsizliğe kadar pek çok etken bir araya gelerek Marmaris’teki turizm modelini yarattı. Bu arada hatırlatmakta fayda var: Marmaris’teki durum, İspanya’dan Hollanda’ya, Yunanistan’dan Tayland’a kadar pek çok destinasyonun kanayan yarası: Yozlaşma, aşırı tüketim, pahalılık, taşkınlık, uyuşturucu, fuhuş...
Bu yozlaşmış turizm modelini yaratan etkenlere birlikte bakalım...
1. Yeni gezgin modeli80’li 90’lı yıllarda turizm yapanlarla konuştuğunuzda size ilk şunu söylerler: O zamanki turistler çok kaliteliydi. Ülkemizin tarihini, kültürünü ve güzelliklerini tanımak için gelirlerdi. İyi para harcarlar, güzel bahşişler bırakırlardı... Şimdi ülkeye hiçbir faydası olmayan, cebinde sigarası bile bulunmayan en alt tüketim grubu geliyor... Günümüzün gezgin modelinin büyük kısmı doğaya, kültüre, insana değil mümkün olan en üst düzeyde tüketime, doyuma ve eğlenceye geliyor. Dolayısıyla destinasyonlar veya işletmeler de bu anlayışa göre şeklleniyor, rekabet bu talep üzerinden oluşuyor. Gelişen dijital medya sayesinde herkes en düşük fiyatın peşinde koşuyor; fiyatlar düştükçe nitelik yok oluyor nitelik yok oldukça fiyatlar daha da aşağıya iniyor.
2. Kitle turizmi, artan arz-talep ve fiyatlarEskiden toplumların varlıklı ve (genellikle) entelektüel, küçük bir kesimi seyahat edebiliyordu. Bu insanlar elbette görgüleri, destinasyona olan saygıları ve bıraktıkları döviz nedeniyle sevgi ve takdir kazanıyordu. Ancak yıllar içinde, özellikle paket tatillerin ortaya çıkmasıyla, turizm kitleselleşti ve en üst gelir grubundan en alttakine kadar yüz milyonlarca insanın dahil olduğu dev bir endüstriye dönüştü. Talep büyüdükçe arz da büyüdü. Gelinen noktada geceliği 15 bin euro olan tesis de, geceliği 100 euro olan tesis de pazardan pay alma yarışına girdi. Her segment ürün kendi müşterisini ağırlar oldu. Türkiye turizm sektörü, özellikle her şey dahil temelli genişlemeyle birlikte, görece orta altı ve alt gelir grubunun tercih noktası olmaya başladı. Bunun en büyük nedenlerinden biri kontrolsüzce artan yatak sayısı ve bu yatakları doldurmak için ‘ne olursan ol gel’ politikasıdır. Günümüzde turizmde başarının hala turist sayısı ile ölçülmesi de bu politikanın sonucudur.
3. Regülasyonun yetersizliğiTürkiye gibi cari açığın yüksek olduğu ülkelerde, döviz kazandıran bir sektör imajıyla öne çıkan turizm, devlet tarafından teşviklerle destekleniyor. Arazi tahsislerinden yatırım ve işletme aşamasındaki vergi indirimlerine, SGK ve KDV indirimlerine kadar büyük destekler alan otel yatırımları için, ülkenin en güzel yerleri tahsis ediliyor. Uluslararası rekabet koşulları nedeniyle, özellikle dövize muhtaç ülkeler, turizm sektörünü regüle etmekten, ona kurallar getirmekten çekiniyor. Nedeni ise rekabet avantajının kaybedilmesi, talebin düşmesi ve turistlerin başka destinasyonlara kayması korkusu. Bu yüzden turizm sektöründe ne fiyat ve hizmet kalitesine ve işletme yapısına standart getirilebiliyor ne de arz fazlası yatak kapasitesi oluşmasının önüne geçiliyor.
Bu başlık altına ayrıca turizmdeki mafyalaşmayı da dahil etmek gerekiyor. Mafya; sahte alkol üretiminden uyuşturucuya, fuhuştan dolandırıcılığa ve tesislere çökmeye kadar çok geniş bir yelpazede turizm sektörünün içine nüfuz etmiş durumda. Fakat mafyalaşma turizme oluşan tablonun sebebi değil sonuçlarından sadece biridir.
4. Türkiye’nin imajıTürkiye’de hatırı sayılır miktarda üst gelir grubuna hitap eden otel yatağı bulunsa da, ülke turizmi esas olarak Avrupalı çalışan, orta altı veya alt gelir grubu kesimin tatil yeri olarak konumlanmıştır. Bakan Mehmet Nuri Ersoy her defasında ‘nitelikli turist sayısını artırmak istiyoruz’ (nitelikli turistten kasıt paralı turist) dese de, 2 milyonun üzerinde otel yatağı bulunan Türkiye’nin alt gelir grubu destinasyon kümesinden çıkma şansı yok. Çünkü Türkiye’deki mevcut yatak kapasitesini doldurabilecek -Bakan Ersoy’un deyimiyle, ‘nitelikli turist’ yok.
5. Turizmdeki yozlaşma evrenselMarmaris’teki görüntüleri görüp -haklı olarak- buna kızan insanlara şunu söylemek gerekiyor: turizmdeki yozlaşma ne işletmelere, ne destinasyonlara ne de bir ülkeye indirgenebilir. Turizmde evrensel bir yozlaşma yaşanıyor. Hollanda’nın Amsterdam kentindeki bataklığı bilen bilir. Ya Tayland’a ne demeli? Veya İspanya? İspanya’da yaşanan turizm karşıtı protestoların nedeni sadece ortaya çıkan konut sorunu mu? Balear Adalarında insanlar Ryanair veya EasyJet’in 30-40 euroluk ucuz uçuşlarıyla gelip, geceliği 15 euroluk hostellerde konaklayıp şehirlerin altını üstüne getiren zibidilerden bıkmış durumda.
6. Kimsenin mutlu olmadığı bir turizm modeli yaratıldıBir sürü farklı etkenden dolayı; birçok otelciden turizm personeline, turistlerden yerel halka kadar, kimsenin mutlu olmadığı bir turizm modeli oluşmuş durumda. Her şey dahil bir oteli düşünün... Sabah büfesi kalkmadan öğlen büfesi, öğlen büfesi kalkmadan akşam büfesi seriliyor. Yüzlerce çeşit yemek, tatlı, salata, meyve, içecek ortaya serpiliyor. Animasyonlar, havuz partileri, konserler, yarışmalar.... Her şey turistin önüne seriliyor. Her işletme bunu kendi olanakları çerçevesinde ve kendi müşteri kitlesine göre yapıyor. Marmaris’te yaşanan olay da budur. Kentin en büyük sorunu o çeşit bir eğlence anlayışının oluşması değil, o eğlenceyi isteyen/talep eden müşteri kitlesidir.
Otel personeli bu kitleyi memnun etmek için canla başla çalışıyor, koşturuyor. Ancak, 1000 euroya ulaşım ve her şey dahil tatil almış, hedonizm batağındaki turisti memnun edemiyor. Bu turizm nasıl sürdürülsün?
turizmekonomi