'Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi'nin kapıları açıldı

Suna ve İnan Kıraç Vakfı İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Cumhuriyet’in ilk yıllarının özgün simalarından Arif Hikmet Koyunoğlu’nun çok yönlü dünyasına ışık tutan bir fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor. Maceraperest Bir Mimarın Fotoğrafhanesi: Arif Hikmet Koyunoğlu 1893–1982 başlıklı sergi, Koyunoğlu’nun yaşamının bir dönemini, çektiği fotoğraflar aracılığıyla izleyiciyle buluşturuyor.
18 Haziran Çarşamba günü yapılan açılışla sanatseverlerle buluşturulan ve Arif Hikmet Koyunoğlu Fotoğraf Koleksiyonu’ndan derlenen serginin odağında, Koyunoğlu’nun mimarlık eğitimi aldığı Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ndeki öğrencilik yıllarından İstanbul ve Anadolu’daki mesleki ve kişisel uğraşlarına, Balkan Savaşı’ndan I. Dünya Savaşı’na uzanan bir dönem yer alıyor. Ankara, İstanbul, Bursa, Nevşehir ve Kırşehir gibi farklı kentlerdeki Selçuklu ve Osmanlı yapılarının yanı sıra Koyunoğlu’nun tasarladığı, Ankara’daki Türk Ocağı Binası’nın detaylı görüntüleri de sergide izlenebiliyor.
Koyunoğlu Ailesinin Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na bağışladığı kişisel arşivden derlenen cam negatifler, asetatlar ve baskı fotoğraflarla kurgulanan sergide şehir manzaraları, mimari detaylar, portreler, sokaklar ve gündelik yaşam sahneleri hem bireysel bir anlatının hem de Türkiye’nin modernleşme sürecinin görsel tanıklığı olarak yer alıyor.
Türk Ocağı Binası, Ankara, Arif Hikmet Koyunoğlu Koleksiyonu.
ÇOK YÖNLÜ BİR İNSAN
Sergiye ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan Suna ve İnan Kıraç Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Kültür ve Sanat İşletmesi Genel Müdürü Özalp Birol, Koyunoğlu'nun çok yönlü, çok iyi yetiştirilmiş bir Osmanlı son dönem, Cumhuriyet ilk dönem insanı olduğunu belirterek, "Son derece iyi bir aileden gelmesine karşın çok zor koşullarda yaşamayı becermiş bir insan, cumhuriyetin anıtsal binalarını vücuda getiren bir mimar... Derler ya, anlatmakla bitmez ya da elinden hiçbir iş kurtulmaz bir insan. Ailesinin çok kıymetli bağışı üzerine takım arkadaşlarım çalıştı ve bu küçük fakat şahane sergiyi hazırladılar. Vakfımız adına teşekkür ediyorum" dedi.
Konuşmasına koleksiyonunu İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'ne bağışlayan Koyunoğlu ailesine ve sergi ekibine teşekkürle başlayan İstanbul Araştırmaları Enstitüsü Yöneticisi Gülru Tanman, "Arif Hikmet Koyunoğlu, Türkiye mimarlık tarihinde yer edinen, özellikle Ankara'nın başkent olma sürecinde, bugünkü Resim Heykel Müzesi, Etnografya Müzesi, Yenişehir'deki bazı konutlar gibi şehrin çehresini değiştirmiş insanlardan. Dolayısıyla, özellikle mimarlık tarihçilerinin kendisi hakkında çokça yazdığı, kendisi de mimarlıkla ve fotoğrafçılıkla ilgili fikirlerini yayımlamış bir isim. Onu tanıyanlar bu serginin bir mimarlık sergisi olmasını bekler. Elbette mimarlıkla ilgili bölümümüz de var ancak özellikle belirtmek isterim bu bir fotoğraf sergisi. Koyunoğlu, 10 yaşında bir fotoğraf makinesi almış ve yaşamı boyunca bu makineyi elinden düşürmemiş. Bence bir diğer önemli husus, kendi çağdaşlarında görmediğimiz bir şekilde Arif Hikmet Koyunoğlu hatıralarını anlatmış bir insan. Bunları çok eğlenceli ve detaylı bir biçimde anlatmış." dedi.
Tanman, maceradan maceraya koşan Koyunoğlu'nun yanından hiç ayırmadığı fotoğraf makinasıyla Sarıkamış'ta çektiği fotoğraflardan Harp Mecmuası'na gönderdiği fotoğraflara kadar birçok tarihi ana tanıklık ederek kadrajına aldığını, bu nedenle Koyunoğlu'nun ikinci mesleği olarak tanımladığı fotoğrafçılığını bu koleksiyonla öne çıkarmayı istediklerini belirtti.
ARİF HİKMET KOYUNOĞLU HAKKINDA
Arif Hikmet Koyunoğlu yalnızca Türk Ocağı Binası ve Etnografya Müzesi gibi erken Cumhuriyet mimarisinin simge yapılarını tasarlayan bir mimar değil, aynı zamanda yaşamı boyunca 30’dan fazla işle uğraşmış bir seyyah, asker, galerici, gazeteci ve fotoğrafçıydı. Sanat ve zanaatla erken yaşlarda tanışan Koyunoğlu, 10 yaşında edindiği ilk fotoğraf makinesiyle yaşamı boyunca hem yaşadıklarını hem de dönemin kültürel ve mekânsal dönüşümünü kayda geçirdi.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde yaşanan sarsıcı kırılmaları cephelerde, sokaklarda, atölyelerde ve evlerde fotoğrafladı; mimarlık vizyonuyla şekillendirdiği kadrajlarında estetik kaygılarla görsel belgeler üretti. Kimi zaman bir mülteci kampında, kimi zaman cephede, kimi zaman da İstanbul’un göbeğinde açtığı Yeraltı Fotoğrafhanesi’nde bu merakını zaman zaman profesyonel olarak da sürdürdü.
Sergi, Sultan Abdülaziz’in validesi Pertevniyal Sultan’ın yanında yetişmiş bir annenin, cesur ve mücadeleci oğlu olan Koyunoğlu’nun yaşam öyküsünü de görünür kılıyor. Balkanlar’dan Kafkaslara, Erzurum’dan Napoli’ye uzanan savaş ve sürgünlerle örülü yıllarında hem mimarlık yapan hem de yaşamını sürdürmek için hamallık, aşçılık, sigorta eksperliği gibi işler üstlenen Koyunoğlu’nun yaşamı, Türkiye’nin inşa süreciyle de paralel ilerlemiş.
Cumhuriyet