Saraçhane eylemlerinde tutuklanan 14 öğrenci tahliye edildi

Saraçhane eylemlerinde gözaltına alınan ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklu yargılanan 14 öğrenci tahliye oldu.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na destek eylemlerinde gözaltına alınan ve “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 14’ü tutuklu 16 gencin yargılandığı davanın ilk duruşması yapıldı.
Bugün İstanbul 40. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmada 14 öğrenci tahliye oldu.
Duruşmayı, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, CHP Trabzon Milletvekili Avukat Sibel Suiçmez, İYİ Parti Bursa Milletvekili Yüksel Selçuk Türkoğlu, CHP İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Hatice Selli Dursun, İstanbul Barosu avukatları ve birçok yurttaş izledi.
Aileleri çocuklarını alkışlarla karşıladı. Duruşma kimlik tespitiyle başladı. Sanık avukatları dosyaya delil olarak konulan görüntülerin hukuka aykırı şekilde elde edildiğini ve 53 gün sonra görebildiklerini söyleyerek, dosyadan çıkarılmasını talep etti.
Sanık avukatları, “Delil dosyadan çıkarılmalı. Görüntülerin nasıl elde edildiği bilgisi yok. Bu görüntüler hukuka aykırı delil niteliğindedir. Çünkü, kolluk tarafından çekilmemiş. Bu görüntüler dosyadan çıkarılmalı ve delil olarak kabul edilmemelidir” dedi.
Mahkeme talebi reddetti.
İlk savunmayı öğrencilerden Ayşe Kayacı yaptı. Kayacı, “Çalıştığım yerden atılacağım sanırım. Yaklaşık 70 gün hayatımızdan gitti maalesef” dedi.
Öğrenci Berkay Ay ise “Bu süreçte Valiliğin eylem yasağından haberimiz yoktu. Çok kısa bir süre alandaydık. Polis ve grup arasında hengame olunca birbirimizi kaybettik. 68 gündür haksız yere tutukluyum. Bana delil olarak gösterilen fotoğraftaki kişi de ben değilim” diye konuştu.
Savunmasını yapan Yiğitcan Çepniler, “Miting alanına kuzenim Berkay Ay ile gittim. Panik atağı vardı. Onu oradan en sağlıklı şekilde çıkarmaya çalıştım. En yakın çevik kuvvet ekiplerine sığındım onlar da bizi gözaltına aldı” dedi.
Gençlerden Burak Yıldız’ın savunması ise şöyle:
“Belli bir yerden sonra surların orada slogan sesleri duyduk. Benim olduğum iddia edilen videodaki şahsa dikkat edilirse o kişi ben değilim. Bana da benzemiyor o şahıs. Ben kimseye küfür de etmedim. Burada bulunmaktan üzüntü duyuyorum. Aylardır ailemden uzaktayım. Yeri geldi aç bırakıldık, hücrelere atıldık. Annelerimizin gözyaşlarına kıyamıyoruz biz de. Ne yaptıysam Türkiye Cumhuriyeti menfaati adına yaptım.”
Burak Yıldız avukatı Serap Sergin ise duruşma sırasında son derece çarpıcı bir belgeyi ilk kez paylaştığını belirtti. Sergin, İstanbul Barosu’nun çocukların kaldığı koşulları görmek için cezaevine yapılan ziyaretlerinde cezaevi müdürlüğüne verilmek üzere bir ihtarname hazırlandığını aktardı. Sergin şu bilgileri paylaştı:
“Çocukların koğuşunu ziyaret eden İstanbul Barosu’nun bir ihtarnamesini sizinle paylaşmak zorundayım. Belgede, tutukluların cezaevi koşullarının insan haklarına aykırılığı ile ilgili her şey yer alıyor. Kuruma ziyaret gerçekleştirilmiş, kurum müdürü ile de konuşulmuş. Oda içerisinde yatakları ile tuvaletin yan yana olduğu görülmüş. Odada çok yoğun bir lağım kokusu olduğu için çocuklar ilk gün yemek yiyememişler. Temizlik malzemesi de verilmemiş. Mide bulantısına bağlı sağlık sorunları yaşamışlar. Tek bir ses dahi olmadığı için korktukları bildirilmiş. Birbirlerini sürekli uyanık tutmaya çalıştılar. Koğuşlarının değiştirilmesini istemişler.”
Bu sözler üzerine çocukların anneleri gözyaşlarına hakim olamayıp salondan ayrıldı. Mahkeme salonuna derin bir sessizlik hakim oldu.
Gençlerden Mahsuni Kahrıman da, “Ben üzerime atılı suçlamayı işlemedim. Olay günü yeğenimle oraya yakın bir yerde iftarımı açmaya gittim. Biz Özgür Özel’in sesini duyunca o tarafa doğru gittik. Konuşma sonrası olaylar çıktı. Yaklaşık 70 gündür haksız yere tutukluyum, beraatımı talep ediyorum” dedi.
Bir diğer genç Eyüpcan Şahin, “Aileme bakmakla yükümlüyüm. İş yerimden çıkıp merakla gittim Saraçhane’ye. Ortalık gerginleşince çıkmak istedim. Aksaray tramvayında bekledim. Kafamı cama vura vura çıkardılar beni. Şiddete ve küfre maruz kaldım. Dünyanın kaç bucak olduğunu görecekmişim, öyle dediler. Ters kelepçeli şekilde oturduk. Bunları söylerseniz ‘süreç uzar’ şeklinde tehdit ettiler. Nezarethanede bozuk sandviçle getiriyorlar, tuvalete çıkarmıyorlardı” diye konuştu.
18 yaşındaki Deniz Nurettin Oğuz ise, “Derslerim etkilendi. Sınavlarıma giremedin. İki kronik rahatsızlığım cezaevinde nüksetti. İki atak geçirdim cezaevinde. Gözaltında şiddete maruz kaldım. Bunu söylememem için tehdit edildim. Psikolojik tehditlere maruz kaldım. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret etmedim” dedi.
İstanbul’da kalacak bir yeri bile olmayan İzmir’den gelen tutuklu gençlerden Nuri Arslan, “Ben bu vatanın evladıyım. Bu vatanın mahkemesinde yargılandığım için gururluyum. Biz aynı zamanda arkamızda oturan annelerin de evlatlarıyız. Biz, dört gün boyunca aç kalmayı hak etmedik. 68 gün boyunca cezaevinde kalmayı hak etmedik. Eylemlere tek başına gittim. Slogan atmadım. Kimseye hakaret etmedim” şeklinde savunmasını yaptı.
Üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmeyen ve sadece Türk Bayrağı salladığı için tutuklandığını söyleyen Oğuzcan Özcan, “O gün o bayrağı gururla kaldırdım. Eğer Türk bayrağı açmak suçsa ben bu suçu kabul ediyorum” dedi. Hakim “Biz de bağlıyız milletimize bayrağımıza, tutuklu olmanın sebebi o değil” diyerek cevap verdi.
Sami Ayberk Ünlü, “Annem babam ilahiyat mezunu, vatanına milletine bağlı bir Türk genciyim. Kız kardeşimin adı bile Ayyıldız. Ben orada Türk bayrağını sallıyordum. Koğuşta yatağımın baş ucunda da Türk bayrağı var. Her gece vatan sağ olsun diyerek uyuyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Slogan atıldıysa bile duymadım, gaz maskem vardı. Polisten müdahale oldu. Gelip beni itip elimden bayrağı zorla aldı” dedi.
İstanbul Üniversitesi Biyoloji bölümü yüksek lisans öğrencisi olan Semih Çağan savunmasında, “Tez araştırmam için laboratuvarda deney yapıyordum. İnsanların ‘hak, hukuk, adalet’ seslerini duydum. İktidarın yönetim şeklini de beğenmediğimden aralarına gitmek istedim. Hiçbir şekilde hakaret içeren slogan atmadım. Oradan evime geçtim. Polis beni evimden aldı. Koğuşumuzun dört bir yanında Atatürk resmi ve Türk bayrakları asılı. Yargısız infaz edildik” diye konuştu.
YKS öğrencisi Toprak Doğan ise “Aniden biber gazı yedim, yere düştüm. Kaşımın ortasını yardılar, burnumu kırdılar ve bayılttılar, tekrar ayağa kaldırıp tekrar kelepçeleyip tekrar darp ettiler. Zorluk çıkarmadım ama ona rağmen böyle yaptılar. Yaklaşık 8 aydır sıkı bir eğitim alıyordum. Ben ilk defa anneler gününü annemden uzakta geçirdim. Ramazan Bayramı’nda sofrada boş tabak bıraktım. Cumhurbaşkanına hakaret etmedim ya da yasadışı faaliyet göstermedim” dedi.
Adli kontrol tedbirleri uygulanarak tutuksuz yargılanan 24 yaşındaki Mehmet Ali Atagün ise “Üniversite öğrencisiyim. Sadece hakaret eden grubun yanında durduğum için bu davadayım” dedi.
Salon gülerek tepki gösterdi. Bir diğer tutuksuz sanık İbrahim Taha Güler de “Ben suç işlemedim” dedi.
Savunmaların ardından mütalaasını açıklayan savcı, sanıkların tutukluluk hallerinin ve adli kontrol tedbirlerinin devamını istedi.
Mahkeme heyeti öğrencilerin tahliyesine karar verdi.
14’ü tutuklu 16 gencin iddianamesi olaydan 45 gün sonra hazırlanmıştı. İddianamede, 16 kişi için TCK’nin 299. maddesi uyarınca “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.
İddianamedeki şüphelilerin, “cumhurbaşkanı aleyhine hakaret içeren slogan atan grubun yanında durmalarının Cumhurbaşkanı’na hakaret eylemi kapsamında değerlendirilebileceği kanaatine varılmakla” ibaresi dikkat çekmişti.
Medyascope