Doğacak çocuğun cinsiyeti erkek veya kadın, annenin tercihidir

Erkek veya dişi olarak doğmak hıza değil, annenin kaliteli seçimine bağlıdır. Doğmamış çocuğun cinsiyetini belirleyen kadındır, daha doğrusu döllenecek spermi seçen yumurtadır. Bu, son yıllarda spermin yumurtaya girdiği anı yakından incelemeyi mümkün kılan zaman atlamalı teknolojilerle ortaya çıkmıştır ve en hızlı hücrenin kazandığı paradigmasını altüst etmiştir. Aslında, kalite kontrolünün ardından erkek hücreyi yine DNA'sına dayanarak seçen dişi hücredir. Dolayısıyla döllenme, ilk veya en güçlü hücre değil, en uyumlu olanıdır.
Roma'daki Altamedica Araştırma Enstitüsü'nün bilimsel direktörü ve jinekolog Claudio Giorlandino, "Son zamanlardaki zaman atlamalı teknolojiler, döllenme anına ilişkin bilimsel gözlemlere önemli destek sağladı," diyor. "Yaygın inanışın aksine, yumurtayı 'dokunan' ilk sperm onu döllemez. Kayıtlar, yumurtayı çevreleyen ve onu kaplayan ince glikoprotein zar olan zona pellucida'nın kapısını çalan yüzlerce, hatta binlerce spermi gösteriyor, ancak yalnızca biri kabul görüyor. Diğerleri dışarıda bırakılıyor. Uzman, "Japonya'da yapılan bir çalışma, seçilen sperm zara bağlandığı anda bariyerin diğerlerine karşı anında kapandığını canlı görüntülerle doğruladı," diye açıklıyor.
Mesele güç değil. Giorlandino, "Spermler zona pellucida'yı delecek kadar güçlü değil ve binlerce erkek hücresinde mekanik itme kuvveti aşağı yukarı aynı," diye açıklıyor. "Hatta mesele hız bile değil; yumurta ile sperm arasında, yumurtanın hangi sperm tarafından dölleneceğini seçtiği biyokimyasal bir diyalog. Döllenme, bir zamanlar inanıldığı gibi bitiş çizgisine doğru kör bir yarış değil, spermin bir güç gösterisi de değil: yumurtanın bir tavizi."
Uzman, bilimin bize yalnızca belirli spermlerin yumurtayla gerçekten kalıcı bir bağ kurabildiğini gösterdiğini açıklıyor. "Anahtar," diye devam ediyor, "moleküler bir diyalogda yatıyor: Zona pellucida'nın glikoproteinleri, özellikle ZP2 ve ZP3, kilit görevi görürken, anahtarlar (hepsi aynı olmayan zar proteinleri) spermin başında yer alıyor. Bu kombinasyon işe yaradığında, akrozom reaksiyonu tetikleniyor: Spermin başında bulunan bir kesecik olan akrozom, yumurtayı çevreleyen bariyeri seçici olarak 'çözebilen' enzimler salgılıyor. Yalnızca belirli belirteçlere sahip spermlerin (Spaca3, Hspa2 ve yakın zamanda tanımlanan diğerleri) çiftleşmesine izin veriliyor."
'Frontiers in Endocrinology' dergisinde yayınlanan son çalışmalar, bu seçilimi geçebilen spermlerin üstün özelliklere sahip olduğunu da gösterdi: Giorlandino, "daha sağlam DNA, daha verimli bir metabolizma, daha kararlı bir zar" diye açıklıyor. "Başka bir deyişle, yumurta döllenmeyi gerçekleştirmiyor, onu yönetiyor. Elbette, gelecekteki embriyonun cinsiyeti spermin DNA'sında zaten yazılı, ancak seçimi yönlendiren bu değil. İçeri girmeyi başaran spermin niteliğidir. Ve tam o anda, diğerlerini dışarıda bırakarak, yalnızca tek bir sperme geçirgen olmaya karar veren de zona pellucida'dır."
Uzman, "hemen ardından," diye belirtiyor, "olağanüstü bir savunma mekanizması devreye giriyor: korteks reaksiyonu. Yumurta hücresi, korteks granüllerinden, zona pellucidayı geri döndürülemez şekilde değiştiren enzimler salgılar. Proteinler parçalanır (özellikle ovastasin enzimi sayesinde ZP2), matris sertleşir ve saniyeler içinde geçirgenliğini kaybeder. Bu nedenle yumurta hücresi, DNA'sına göre en uygun spermi seçerek," diye belirtiyor Giorlandino, "doğmamış çocuğun cinsiyetini de seçer. X kromozomu taşıyan spermlerin daha yavaş ama daha dirençli, Y kromozomu taşıyanların ise daha hızlı ama daha kırılgan olduğu bilinmektedir. Zona pellucida, reseptörleri aracılığıyla, akrozomal proteinlerin tanınması ve analizine dayanarak bir özelliği diğerine tercih ederse, son söz her zaman inanıldığı gibi erkeğe değil, kadına ait olur."
Adnkronos International (AKI)