Nükleer tesisler, askeri üsler ve silah üretim merkezleri: Bunlar İsrail'in İran'daki hedefleridir.

İran'daki Ayetullah rejiminin nükleer ve stratejik askeri hedeflerine yönelik askeri harekatına yeni başlayan İsrail, saldırılarıyla Tahran'ın kendisine karşı hazırladığı "varoluşsal tehdit"e son vermek için savunma amaçlı bir operasyon yürüttüğünü vurguladı .

Bu bağlamda, genel olarak dört tür hedefe saldırıyor: Nükleer programa farklı düzeylerde hizmet eden tesisler, balistik füzelerle ilgili her şey, uçaksavar savunma sistemleri ve çeşitli stratejik askeri hedefler.

Planlanan hedefler arasında sivillerle bir nokta tespit edilmiyor; ancak Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre İran'da şu ana kadar 224 ölü, binden fazla yaralı kaydedildi ve bunların çoğunluğunun sivil olduğu iddia ediliyor.

Savaşın ilk günlerinde İsrail Savunma Kuvvetleri Sözcüsü Tuğgeneral Effie Defrin bunu şöyle özetlemişti:

“Büyüyen tehdit üç bileşenden oluşuyor: Birinci bileşen: İran rejimi istikrarlı bir şekilde nükleer bombaya doğru ilerliyor. Şimdi ilk kez istihbaratın rejimin gizli bir program kurduğunu gösterdiğini ortaya koyuyoruz. Bu programın bir parçası olarak, üst düzey İranlı nükleer bilim insanları bir nükleer silah inşa etmek için gerekli tüm bileşenleri geliştirmek için gizli deneyler yürüttüler. Bu, İran rejiminin yakın gelecekte nükleer silah elde etmek için çalıştığına dair kesin bir kanıt teşkil ediyor,” diye vurguladı.

Pazar günü, bu sabah erken saatlerde bir füzenin düştüğü ve ciddi hasara yol açtığı, beş sivilin öldüğü ve çok sayıda kişinin yaralandığı Bat Yam şehrini ziyaret eden Başbakan Netanyahu, "İran'ın nükleer güce sahip olduğunu hayal edin. Ve atom bombası fırlatmak için 20.000 füzesi değil, sadece bir füzesi olsaydı ne olacağını hayal edin. Sadece bir tane. Buna izin vermeyeceğiz." dedi.

Askeri sözcüye dönersek, füzeler meselesi hayati önem taşıyor. “Tehdidin ikinci bileşeni: İran rejimi binlerce balistik füzeye sahip ve bu sayıyı ikiye ve üçe katlamayı planlıyor, bunun İsrail'e karşı gerçek bir tehdit oluşturduğunu kabul ediyor. Sadece füzelerin sayısı bile varoluşsal bir tehdit oluşturuyor.”

İsrail istihbaratına göre İran, ayda 300 adet yüksek güçlü füze üretmenin bir yolunu planlıyordu. Burada anlaşılması gereken en önemli şey, aynı anda ne kadar çok füze ateşleyebilirlerse, İsrail'in füze savunma sistemlerine yönelik tehdidin o kadar büyük olacağıdır.

Arrow 2 ve 3 sistemlerinin (İbranice'de Jetz, İngilizce'de Arrow) kaç adet bataryası olduğu kamuoyu tarafından bilinmiyor, İran'dan gelen en ağır füzeleri engellemek için en uygun olanı. İran'ın da bilmediğini varsaymak güvenlidir. Ancak amacı, engellemeleri zorlaştırmak ve herkes için yeterli batarya olmadığından emin olmak için saldırıları mümkün olduğunca yeniden şarj etmektir.

Füze meselesi, nükleer savaş başlıkları olmadan bile kendi başına bir tehdittir ve bir binanın vurulmasının yol açtığı yıkımı gördüğünüzde bu açıkça görülür. Ancak nükleer tehdit ile yakından bağlantılıdır, çünkü İran nükleer güce ulaşırsa, nükleer savaş başlığı taşıyabilen cihazlara ihtiyaç duyar.

Bu bağlamda, IDF tarafından yayınlanan grafik materyal, füze tehdidinin kapsamının (nükleer savaş başlıklı veya başlıksız) İsrail'in çok ötesinde olduğunu gösteriyor. Bu nedenle İsrail, yıkım bildirileri yalnızca Yahudi devletine yönelik olmasına rağmen tehdidin küresel olduğunu vurguluyor. Yayınlanan şemaya göre, İran'ın halihazırda Avrupa ve Afrika'nın bazı bölgelerini kapsayabilen 2.000 km menzilli füzeleri var ve bu durum, 4.000 km menzilli füzeler geliştirme planıyla daha da kötüleşiyor.

Söz konusu hedefleri yok etme hedeflerine ulaşmak için İsrail için önemli bir nokta, İran semalarında hareket özgürlüğünü garanti altına almaktı. Savaşın ilk gününden sonra Başkomutan Korgeneral Eyal Zamir, hava üstünlüğünün füzelerin çoğunun konuşlandırıldığı batı İran'dan Tahran'a kadar sağlandığını doğruladı.

Operasyonun devam etmesi için İran topraklarına saldıran İsrail uçaklarını veya insansız hava araçlarını düşürebilecek sistemlerin etkisiz hale getirilmesi elzemdi. Bu nedenle, bu konuya önemli çabalar sarf edildi ve İsrail'in hareket özgürlüğü dikkate değerdir, özellikle son günlerde Tahran bölgesinde belirgindir.

Bütün bunlara, İran rejiminin askeri aygıtının çeşitli kollarından gelen çeşitli stratejik hedefler de ekleniyor. Bunlar arasında, cumartesi günü askeri sanayiye hizmet eden bir yakıt tesisine düzenlenen saldırı da yer alıyor.

İsrail istihbaratının seviyesini belki de en çok ortaya koyan bir diğer önemli hedef grup ise, İran Genelkurmay Başkanı ve Devrim Muhafızları Komutanı da dahil olmak üzere, İran güvenlik teşkilatındaki üst düzey yetkililerin ve İran'ın atom planı açısından hayati önem taşıyan bilgilere sahip 14 nükleer bilim insanının ortadan kaldırılmasıdır .

Jana Beris - EL TIEMPO - Kudüs