Duyusal bahçeler: Bunlar nedir, tarihçeleri ve evde nasıl yapılır?

Her bahçe gözle görülmez. Bazılarını yürürken duyabilir, bazılarını uzaktan koklayabilir, bazılarını ellerinizle hissedebilir veya bazılarını da tüm vücudunuzla hissedebilirsiniz.
Bunlar duyusal bahçelerdir : duyular ve duyular aracılığıyla doğayla yeniden bağlantı kurmak için tasarlanmış alanlar Bitkilerin ritminde refaha giden yolu bulmak .
Duyusal bahçelerin uzun bir geleneği vardır. Ortaçağ meyve bahçeleri, Japon bahçeleri ve hatta Endülüs avluları yalnızca görülmek için değil, aynı zamanda koklanmak, dokunulmak ve deneyimlenmek için tasarlanmış öğeler içerir.
Günümüzde bu yaklaşım, özellikle doğayla temasın giderek kısıtlandığı kentsel bağlamlarda daha da önem kazanmaktadır.
Duyusal bir bahçe tasarlamak, kısmen nazik bir direniş eylemidir: gürültü, telaş ve kopukluk karşısında, Yavaşlamaya ve dikkat kesilmeye davet eden samimi bir alan sunuyor. .
Görme, koklama, dokunma, işitme ve tat alma. Bahçede duyularımızın her birinin bir yeri olabilir ve her biri botanik ifade bulabilir.
Aroma, bahçe tasarımında en çok uyandırılan duyulardan biridir. Aromatik bitkiler sadece koku duyusunu harekete geçirmekle kalmaz, aynı zamanda bir mekanın kimliğini de belirler.
Lavanta ( Lavandula angustifolia ), biberiye ( Rosmarinus officinalis ), yasemin ( Jasminum spp .), hanımeli ( Lonicera spp .) ve itüzümü ( Cestrum nocturnum ) kesin klasiklerdir. Kokusunun ısı veya temasla yayılması için koridorlara veya pencere yakınlarına ekilmesi önerilir.
Dokunma duyusu dokular, şekiller ve sıcaklıklarla harekete geçer.
Bazı bitkiler, kadifemsi yumuşak dikenleriyle rüzgarda sallanan Stachys byzantina veya "tavşan kulağı" veya Pennisetum setaceum gibi yapraklarını okşamaya davet eder. Bunun tam tersi de var: Phormium'un sert yaprakları veya bazı kaktüslerin yumuşak dikenleri.
Duyusal bahçeler , dokuların güvenli bir şekilde keşfedilmesine olanak sağladığı için özellikle eğitim veya terapötik ortamlarda değerlidir.
Duyusal bir bahçe sadece estetik değildir: aynı zamanda terapötik, pedagojik ve duygusaldır.
Bahçedeki ses sudan, rüzgardan veya bitkilerin kendisinden gelebilir. Miscanthus veya Carex gibi süs otları hareket ettirildiğinde hafif bir hışırtı sesi çıkarır.
Bambu da klasik bir örnektir: Rüzgar estiğinde kamışları hafifçe sallanır. Hareket eden su (çeşme, kuş havuzu) yaban hayatını da çeken bir ses katmanı ekler.
Hiçbir duyusal bahçe, denenecek bir şey olmadan tamamlanmış sayılmaz. Çilek ( Fragaria x ananassa ), ahududu, böğürtlen gibi meyvelerden çay bitkilerine ve naneye kadar, yenilebilir türlerin eklenmesi başka bir duyusal boyut kazandırır.
Küçük bir alanda ise bir saksı fesleğen, kekik veya limon otu bile yeterli olabilir.
Ilıman iklimler için iyi bir seçenek nane ( Mentha) eklemektir. (spicata) tatlı ve derin aromasıyla şaşırtan bir bitkidir.
Görme, bu tür bahçelerde ana duyu olmasa da önemli bir rol oynar. İlginç olan, bunun farklı bir şekilde çalışmasıdır: Sadece renk yaratmak yerine, kontrastlar, gölgeler, yansımalar ve hareket oyunları yaratmayı amaçlar.
Gümüş yapraklar karanlıkta öne çıkıyor; Eğrelti otları özellikle yandan aydınlatmada çok güzel görünüyor. Kombinasyonlar sadece renkle değil, ritimle, yükseklikle, yoğunlukla da yapılır.
Duyusal tasarım, özünde bitkilerin estetiğin ötesinde neler sunabileceğini dikkatle dinlemenin bir biçimidir.
Duyusal bir bahçe kurmak için çok fazla alana ihtiyacınız yok. Avlunun bir köşesi, girişin yanındaki bir çiçeklik, hatta bir teras bile çok duyulu bir sığınağa dönüşebilir.
Önemli olan her duyuyu düşünerek, onların nasıl bir araya geldiğini düşünerek bilinçli bir planlama yapmaktır. Oturduğunuzda ne duyuyorsunuz? Elinizi uzattığınızda neye dokunuyorsunuz? Dışarı çıktığınızda kıyafetlerinizde hangi koku kalır?
Duyusal bir bahçe tasarlamak, küçük bir farkındalık tapınağı açmak gibidir. Önemli olan çok fazla bitkiye sahip olmak, hatta en egzotik olanlarına bile sahip olmak değil; iyi seçimler yapmak ve her türün kendi rolünü yapmasına izin vermektir: Bizi sarmalaması, uyandırması, canlı olduğumuzu hatırlatması.
lanacion